Son zamanlarda, “Malazgirt’te Kürtlerin Türklere yardımı”ndan, “Osmanlı’nın Çaldıran seferinden önce Kürt-Osmanlı ittifakı”dan, “Kurtuluş Savaşı’nı Türklerin Kürtlerle birlikte yapması”ndan, “Cumhuriyet’i Türklerle Kürtlerin birlikte kurması”ndan söz edildiğini sık sık duyar olduk. Türk-Kürt ortaklığının Cumhuriyet’i birlikte kurmalarını bir yana bırakalım, neredeyse Selçuklu ve Osmanlı devletlerini birlikte kurdukları bile iddia edilecek. Okumaya devam et →
Uyanığın biri bir zamanlar, Türkiye’nin bir etnik mozaik olduğunu söylemiş ve Başbakan Erdoğan gibi saymaya başlamış: Laz, Kürt, Zaza (kimileri saymıyor), Arap, Arnavut, Boşnak, Çerkes, Pomak (saymayanlara Ülker çok kızıyor)… Okumaya devam et →
Le Nouvel Observateur’ün 17-23 kasım 2011 sayısında bir yazı okudum. Yazının adı “Peki Şairler Ne Diyor?” (“Mais que disent les poètes?”) Charles de Gaulle’ün Kültür Bakanı, romancı André Malraux’yla ilgili: André Malraux büyük sorunlar yaşayan bir ülkeye resmi ziyaret yapacaktır. Okumaya devam et →
İlkokul öğrencisiydim. Kevser Halamın kocası, “dede”m, Koca Çizmeli Ormancı Ahmet Efendi “Karagöz” adlı bir halk gazetesi okuturdu bana. Yüksek sesle. Karagöz ile Hacivat’ın diyaloğu, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!” diye biterdi.. Okumaya devam et →
“Nazım Hikmet, egemen ulusun egemenleri, başka halkların varlığını kendisine feda ederken suskun kaldın. Diğer halkların jenoside uğramasına seyirci kaldın. Kürt ulusunun yok sayılmasına, yok edilmesine, trajedi derecesinde uzun sürece yayılan ve uygulanan soykırımını görmezden geldin. Okumaya devam et →
Bu saptama benim değil, TBMM’in AKP’li Başkanı Mehmet Ali Şahin’e ait. “Terör Kötü Sınav Verdi” başlığını 28.10.09 tarihli Hürriyet Gazetesi’nden aldım. Haber şöyle : Okumaya devam et →
Kim ya da kimler kaleme alıyor bu naif ve hamasi bildirileri ? Kim alırsa alsın da, ben bu türden bildirilerin altına imza atan olgun yazarlara ve yetkin profesörlere şaşıyorum. Bir tür haklar bildirgesi olan bu metinlerin anlamlarının açık-seçik olması gerekmez mi ? Gerekir ! Okumaya devam et →
Şu rezil “gazetecilik” işine bulaştığımdan bu yana sadece yazıcılık değil, aynı zamanda “tamircilik” ve “yalan bozuculuk” yapmak zorunda kaldım.
Aslına bakarsanız, bu iş 1980’lerden itibaren başladı. Ellerinde “Yazmasam Olmazdı” (Söz ve Yazı, Tarih Bağışlamaz, Çile Törenleri)ve “Mahşerin Üç Kitabı” (Dinozorca, Bu Ne Biçim Memleket, Yaşasın Cumhuriyet) adlı kitaplarım olanlar bunlara bir göz atsınlar. Okumaya devam et →
Şevket Süreyya Aydemir, kitabına neden TEK ADAM adını verdi? Çok yanlış! Çok! Anayasa’nın 174 maddesi tarafından korunan Devrim Yasaları’nın yaptığı devrimlere neden ATATÜRK DEVRİMLERİ denildi ki? Çok yanlış! Çok! O devrimleri Mustafa Kemal Atatürk kişisel fermanıyla yaptırmadı, TBMM bu devrimlerle ilgili yasa çıkardı. Yasa önerisinin altında öneren milletvekillerinin adları var. Devrim yasalarıdır devrimlerin sahibi, faili! Demek ki Cumhuriyet Devrimleri demek varken Atatürk Devrimleri demek çok yanlış. Okumaya devam et →
Üç yazılık dizinin en önemli bölümüne geldik. İlk iki yazıda devletin “çağdaş bir devlet” olabilmesi için “din” ile boşanması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sonuç olarak: Demokrasinin yaşayabilmesi için (dine karşı olmayan ancak) dinden boşanmış, dolayısıyla laiklaşmiş bir toplum ve devlet ortamının var olması zorunluluğunu dile getirdim. Okumaya devam et →