Bugün şiir zamanı: Biri Aydın’da 2.4.1967 günü, ikincisi gene Aydın’da 15.10.1967 günü yazılmış iki şiir. 49 yıl olmuş ama 50 diyelim. Ülker, Adalet Partisi iktidarı tarafından Aydın’dan Yalvaç Lisesi İngilizce öğretmenliğine sürülmüş. Türkiye’de sürgüne gönderilen ilk kadın. Bu nedenle Paris’ten Türkiye’ye geri dönmüşüm. Aydın Lisesi’nde Fransızca öğretmeniyim. Pasaportum elimden alınmış. Ülker 29 yaşında, ben 31’imde. Oğlumuz Tanbey 4 yaşında. Aydın’da anneannesinin yanında.
“Kavun acısı zamanı”! Geldi ve bir daha hiç gitmedi. Karımın devsel yeşil gözleri öfkenin şiirini yazdı ama şimdi katran karasının da şiirini yazmalı, 78 yaşında. Yazacaktır!
İkinci şiirin muhatabı oğlum Tanbey! Yazıcı olmadı. Belki olur. Ama dünya çapında bir bilimadamı oldu. Kimseye yalan söylemiyor ve o günleri asla unutmuyor. Tam tersine, dünyanın öbür uçunda, her gün hatırlıyor.
1967’de içinde yaşamak zorunda kaldığımız kavga hâlâ devam ediyor. Karanlık artık zift karanlığı. Nâzım hâlâ bizi kurşun eritmeye çağırıyor!
Özdemir İnce
17 Kasım 2016
***
KAVUN ACISI
Bu kavun acısı gelecektir
bu kavun acısı geçecektir
demir tavını bulacaktır
ağır kuru ve gebe bir sesle
çekiç örse vuracaktır
karımın devsel yeşil gözleri
öfkenin şiirini yazacaktır
Kavun acısı
kışın ilk sesidir camlarda
yazın boş bir okul avlusunda birikmesidir,
unutulmuş bir kalemdir öğretmen masasında
gülen ayvadır ağlayan nardır
bir umut sürgünüdür Dicle boyunda
kavun acısı gelecektir
kavun acısı geçecektir
kırağı gibi dalların üzerinden
bir al turna gibi tüfeğin önünden
su gibi damlayacaktır
ve dağlayacaktır yalım gibi
kavun acısı geçecektir
kiraz zamanı gelecektir
Çünkü
saat çalışır ve tamamlar günü
bir kan damlar kaldırımın üzerine
bir daha bir daha damlar
acı yağmur suyuna karışır
bir adam durur direğin dibinde
boynu kıldan ince bir adam
saat vurur yürek atar kan damlar
atar sigarasını adam ezer böcek gibi
atar sigarasını adam ezer yazgı gibi
atar sigarasım adam, çünkü
bir yerlerde beyaz mügeler açmaktadır
incir sütü biber gibi yakmaktadır
ak döşekler diken gibi batmaktadır
dağlar dağlar dağlar çağırmaktadır
Türkünün yurdu insanın yüreğidir
türkünün yüreği insanın belleğidir
onlar senin türkünü anlamazlar
türkün bütün sularda yıkanmıştır
bütün otların ince tadını bilir
bütün zindanları özgürlüğe çevirmiştir
onlar senin türkünü anlamazlar
çünkü onlar
gak deyince et
guk deyince su isteyen
Anka’dırlar
Kavun acısı geçecektir
kiraz zamanı gelecektir
bu kütük çiçeğe duracaktır
karımın devsel yeşil gözleri
öfkenin şiirini yazacaktır.
Aydın, 2.4.1967
***
EY OĞUL YAZICI OLURSAN
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
gözü gözünde yüreği yüreğinde eli elinde
inancın tadını söyle ülkemin çocuklarına
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
kuşkunun birikmenin ve beklemenin yazıcısı
sakın masal anlatma ülkemin çocuklarına
Zaman akıp gitmekte dağ taş değişmektedir
demir paslanmakta temel çürümektedir
al kalemi bildiğin en gerçek sözü yaz
İşte ateş tuğlası işte ağaçlar ve kökleri
işte ayağımızın bukağısı sırtımızdaki hançer
işte emeğimiz alınterimiz işte ülkemiz
Kadınlarımız var elmanın bir yarısı
can evimizde böğrümüzde alnımızın çatında
yazılmamış şiir isimsiz kapalı kitap
Erkeklerimiz var elmanın bir yarısı
biraz sabır biraz öfke biraz sarmaşık
sorusu sorulmamış yanıt boynu Pir Sultan
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
sesini sev sevgini çoğalt yüreğini aç
onu güzel ölüyü anlat ülkemin çocuklarına
Aydın, 15.10.1967