Bugün gene şiirle dile getireceğim düşüncelerimi. Siyasetnâme, 18 Mayıs 1980 – 4 Şubat 1983 tarihleri arasında yazılan, 76 şiirden oluşan, benzersiz, yol açıcı bir kitap: Devletleşmiş tek adama, saltanata karşı ezilmiş insanoğlunun ve mazlum halkın bitmeyen kavgasının şiiri. 38 yıl olmuş. Kitabı ancak TOPLU ŞİİRLER külliyatı içinde bulablirsiniz.
Ama gene de iki hususa değineceğim: Gazeteci ve Hukukçu.
Gazeteci dediysem köşe yazarını da katıyorum. Gazete yazarlığı hayatımda (ki 20 yılı bulur) başta AKP olmak üzere siyasal partileri eleştirdim ama hiçbir partinin içişlerine karışmadım. “Şunu başkanlıktan atın, bunu başkan yapın!” demedim. Şimdi de deniyorum, çünkü gazeteci ancak tasvir eder ve yorumlar. Şimdi bakıyorum kimi gazete yazıcısı, Muharrem İnce’ye “Sen parti kurmalısın arkadaş!” diyor, kimisi ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun adının önüne anlaşılmaz sıfatlar oturtarak parti başkanlığından indiriyor.
Buna en kibarından “mesleki yozlaşma, mesleki deformasyon” denir ki tükenmişlik anlamına gelir. Ayıptır!
Amip tabiatlı Ahmet Hakan da “Neden Muharrem İnce’inin ayrı parti kurması şart?” diye remil atıyor! Bre akılsız imam! Muharrem İnce, kurarsa, Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı değıl CHP’ye karşı parti kuracak… CHP’nin tabelasını bile kimse yenemez!
Televizyonlarda avukatların adının yanına “Hukukçu” diye yazıyorlar ki en azından doktora yapmamış hukuk fakültesi mezununa “Hukukçu” denmez. Bu da cehalettir!
Şu anda seçim sonuçlarını sindirmeye çalışıyorum. Yakında işbaşı yapacağım.
NOTA BENE: (Siyasetnâme, siyasette, devlet yönetimiyle ilgili eser, demektir. Bu arada, siyaset kelimesini, suçluyu şeriat hükümlerine göre cezalandırmak, anlamıyla ilgili olarak, suçluya uygulanacak cezalardan bahseden eserler de, siyasetnâme adını taşır.)
ÖZDEMİR İNCE
30 Haziran 2018
***
SİYASETNÂME
XXXIX
Eli halk üzerinde uzundur hükümdarın tez erişir,
öyleyse halk için kendini niçin perişan eylesin,
şanından sayılır ayaktakımının sırtına yük vurmak.
Alanlarda birikmeyi, alkış tutmayı sever halk
ama hangi elindedir bilebilir misin paslı hançer,
halkı yensen, yendim diye övünebilir misin,
fetihname çıkartabilir misin komşu beyliklere,
fetih şiirleri yazdırabilir misin birkaç kese altına?
Halkın aman dileyeceğini mi sanırsın ey bre gafil!
XL
Abdallara katı bir sözüm var, artık dönemem:
Kırk kişi durduğunuzu biliyoruz beşinci basamakta,
nasıl görmezsiniz kılıcınıza uzanan piç elleri?
Horasan erenleri, Rûm abdalları yani, yağmurcular:
Baba İshak, Abdal Musa, Abdal Kumral; demek ki
Türkmen babaları, çulsuz ölümü ganimet sayanlar!
Aman dikkat, acı kıtlığına uğramasın yüz derimiz,
söz kırana alışmasın dilimiz, kulaklar paslanmasın!
Duymadıysanız duyun, duyanlar duymayanlara anlatsın;
kıyamettir: Halk üzerine sefere kalkmış bir garip devlet.
XLI
Çalımına bakarsan sanki tek celal sahibi
sancak açmış aman çağıran halkın üzerine
bir halk ki marazlı, kılıç artığı, savaş döküntüsü
menzili yok, kalesi yok, yok sureti ve gölgesi
nasıl yürüsün bu erkân kürklü, şanlı tören alayında
ve nasıl bulsun kendine bir külhanbeyi nümayişi
esmiyor murat yeli bir türlü töresine göre
çare mi var bir sancak daha yıkmaktan başka?
Ne yazar şimdi halk üzere celal sahibi olman!
XLII
Kendisi damad olan bir büyük vezirin
açık saçık gezme yasağı üzerine
recep (haziran) 1725 tarihli buyruğu:
Halkın günlük kıyafetinin
şeriat enirine uygun olması
devlet namusu gereğidir,
bazı yaramaz kadınlar
sokaklarda
halkı baştan çıkarmak amacıyla
aşırı süslenmeye başlamışlar,
ve evlerinde geçim tadı kalmadığı
öğrenilmiştir bu günahkârların.
(Nice beyzade Cezayir kesimi
hayta kılığıyla sokaklarda
yalınayak, baldırı çıplak, daltaban
yıllarca kaldırım tepmiş
yıllarca kuşak sürümüştür,
ama er kısmına yaraşan
dayı çalımı ile levend nümayişidir.
Bundan böyle kadınlar
bir karıştan artık yakalı ferace
ve üç değirmiden fazla baş yemenisiyle
çıkmayacaktır sokaklara.
Yasakların uygulanmasında
ihmali görülenler
şiddetle cezalandırılacaktır
sararmayacaktır asla devletin güneşi!
ÖZDEMİR İNCE
(18 Mayıs 1980 – 4 Şubat 1983,
Ankara, Ermoupolis, Kuşadası, Türkbükü)
***
BAŞYÜCELİK DEVLETİ YAYIMLANDI
